13,00 TL
15,00 TL
19,00 TL
22,00 TL
23,40 TL
25,00 TL
16,00 TL
&ldquoO günler gitsin, bir daha geri gelmesin...&ldquoBu coğrafyada yaşayan herkesin şu ya da bu şekilde bildiği ama üzerinde konuşmamayı tercih ettiği saklı yaşamlar. Ermeni ve Hıristiyan iken Türk ve Müslüman olmuş binlerce çocuktan biri:Heranuş ya da diğer adıyla Seher.Torunu Avukat Fethiye Çetin anneannesi hakkındaki gerçeği yıllar sonra öğrendi. Anneannesinin akrabaları Gadaryanlara ise onun ölümünün ardından ulaşabildi. Konuşacak çok şey, sorulacak çok soru vardı.&ldquoYaşamı boyunca akla hayale gelmeyecek zorluklara göğüs germiş, çocuklarının ve yakınlarının karşısına çıkan engellerle baş etmiş bu kadın, gerçek kimliği söz konusu olduğunda neden kendini bu kadar çaresiz hissediyordu? Neden ailesini ve kimliğini savunamıyor, isteklerinin arkasında duramıyordu?Anneannemin her acı hatırayı anlatıp bitirirken tekrarladığı cümlede gizli belki de bu soruların cevabı: O günler gitsin, bir daha geri gelmesin...(Arka Kapak)(...)Çermik Hamambaşı&rsquona geldiklerinde azalmışlardı. Küçülen kafile, orada mola verecek, ertesi gün yola devam edecekti. Küçük oğlu Hırayr&rsquoi bir bohça ile sırtına bağlayan İsguhi, yol boyu, arkalara düşmemek için adeta koşturarak yürüyor, diğer çocukları Heranuş ve Horen&rsquoi de ellerinden sımsıkı kavramış iki yanında sürüklercesine çekiştiriyordu. Yol boyunca pek çok çocuk ölmüştü ama o, çocuklarını buraya kadar sağ salim getirmeyi başarmıştı. Yorgunluktan, açlık ve susuzluktan adım atacak mecalleri kalmamıştı. Oldukları yere yığılıverdiler sonunda.O sırada, etraflarını saran Çermikliler, ekmek ve su veriyorlar, karşılığında altın ve ziynet eşyası istiyorlardı. Oysa açlıktan avurtları çökmüş bu insanlar, bütün paralarını, altınlarını ve takılarını ölüm yolculuğunun daha ilk günlerinde yitirmişler ellerinde bir şey kalmamıştı.Bu zavallı insanların çevresinde birikenlerin sayısı giderek artıyor, toplananların bir kısmı acıyarak bir kısmı da iğrenerek bakıyorlardı. Bir süre sonra izleyicilerden bazıları, çocukları incelemeye, gözlerine kestirdiklerini almak için yakınları ile konuşmaya başladılar.Çermik jandarma komutanı olduğunu sonradan öğrendikleri atlı bir jandarma onbaşısı Heranuş&rsquoa, Çermik&rsquoin Karamusa köyünden Hıdır Efendi ise Horen&rsquoe talip oldular. Hırayr çok küçük olduğundan onun talibi yoktu. İsguhi, bütün yorgunluğuna ve açlığına rağmen, durumu kavrar kavramaz oturduğu yerden bir atmaca gibi fırladı ve çocuklarını arkasında sakladı. &ldquoOnları kimse benden alamaz. Onları vermem,&ldquo diye öyle bir söyledi ki, bu söyleyişinde bütün dünyaya meydan okur gibi bir hali vardı. İsguhi&rsquonin annesi Takuhi, yanlarına geldi ve İsguhi&rsquoye çocuklarını bu adamlara vermesinin onlar hakkında daha hayırlı olacağını söyledi. Heranuş, anneannesinin annesini ikna etmek için şöyle dediğini duydu:&ldquoKızım, çocuklar birer birer ölüyor. Bu yürüyüşten kimse sağ çıkamayacak. Verirsen canları kurtulur, yoksa ölecekler. Hepimiz öleceğiz. Hiç değilse onlar yaşasınlar, ver.&ldquoHeranuş&rsquoun halası Zaruhi de anneannesini destekledi. O da Heranuş&rsquoun jandarma onbaşısına verilmesinden yanaydı. Bu iki kadın İsguhi&rsquoyi ikna etmek için diller döktüler ama o nuh diyor peygamber demiyordu.Bu tartışma sürerken ansızın üstlerine atlayan adamlar, Heranuş&rsquou ve Horen&rsquoi İsguhi&rsquonin elinden kaptılar. İsguhi bütün gücünü toplayarak öne atıldı ancak jandarma Heranuş&rsquou atına atmıştı bile. Son bir hamle ile ata ulaştı, bir eliyle jandarmanın ayaklarını, diğer eliyle de Heranuş&rsquou yakaladı ve çekiştirmeye başladı.Bu kadından kolay kolay kurtulamayacağını anlayan jandarma, kamçısını çıkardı ve İsguhi&rsquoyi kırbaçlamaya başladı. Kırbaçın değdiği yerlerdeki dayanılmaz acıya rağmen İsguhi, Heranuş&rsquou sımsıkı kavradığı elini gevşetmiyor, bütün gücüyle kızını çekiştiriyor, bir yandan da kızını bırakması için jandarmaya kâh ileniyor kâh yalvarıyordu.O sırada, beş yaşındaki Hırayr, çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Hırayr&rsquoe de bir kötülük yapıldığını düşünen İsguhi, bir an için başını sesin geldiği yöne çevirdi ve işte o anda jandarma atını mahmuzladı. Ok gibi öne fırlayan at, üstünde Heranuş&rsquola birlikte uzaklaştı.İsguhi ile Heranuş&rsquoun Çermik Hamambaşı&rsquonda ayrılan yolları bir daha birleşmedi. Annesini ve ablasını jandarmaların öldüreceğini sanarak ağlayan beş yaşındaki Hırayr de, Heranuş&rsquoun &ldquoHepimiz öleceğiz,&ldquo diyen anneannesi ve halası da bu ölüm yürüyüşünden sağ çıkamadılar.(s. 46-48)