Kategoriler
Başka Bir Dünya Mümkün Eğer...
  • Fiyat
  • :
  • Ürünü Talep Ediniz
Ürün Özellikleri

Toplumsal değişim ve küresel adalet mücadelesi veren hareketin katılımcıları &ldquoBaşka Bir Dünya Mümkün&ldquo diyorlar. Gerçekten de mümkün mü? Susan George bu popüler slogana bir &ldquoEğer&ldquo ekliyor ve daha çok bilgilenirsek, yanılsamalardan kurtulup doğru hasımlarla mücadele edersek, kapsayıcı olup ittifaklar kurarsak, şiddet kullanmazsak, başka bir dünyaya sahiden ulaşabilmeceğimizi söylüyor.
(Arka Kapak&rsquotan)
Susan George&rsquoun ilk kitabı 1970&rsquolerin ortalarında yayımlandığında ben üniversitedeydim. Dünyada her şeyin olması gerektiği gibi olmadığını hayal meyal sezinlemeye başlamış, niyesini araştırıyordum. George&rsquoun &ldquoDünyada Açlığın Nedenleri&ldquo altbaşlıklı kitabını okuduğumda, başka hiçbir neden olmasa, salt bunca zenginliğin ortasında insanların açlıktan ölüyor olmasının bile dünyayı değiştirmek için yeterli olduğunu düşündüğümü iyi hatırlıyorum. O gün bu gündür, dünyadan memnun olan veya değişim isteyenleri &ldquohayalperest&ldquo bulanlarla karşılaştığımda hep şaşırmışımdır. Gerçekten de son tahlilde mesele şu kadar basit bence: Dünyada herkesi tıka basa doyuracak kadar gıda üretiliyor ve her yıl milyonlarca insan ellerinde &ldquopara&ldquo denilen bir kağıt parçası olmadığı için açlıktan ölüyor. Demek ki, insan toplumlarının örgütlenme biçiminde bir sorun var, başka bir biçimde örgütlenmek gerek. Nasıl örgütlenmek gerektiği aylarca yıllarca tartışılabilir, ama mevcut örgütlenme biçiminin makul olmadığı, insanlığın ihtiyaçlarını karşılamadığı gün gibi aşikâr.
George da o ilk kitabından bu yana hep bunu anlatmaya devam etti. Lugano Raporu adlı kitabında, ilkinden 24 yıl ve 12 kitap sonra, şöyle diyor:
Hep iktidarın nasıl kullanıldığını anlamaya ve tarif etmeye çalıştım. Bu bakış açısından, inceleyip araştırdığım konular dünyada açlık ve Üçüncü Dünya&rsquonın yoksulluğu, güney yarımküresinin borçlarının etkileri, Kuzey-Güney ilişkileri, ulusötesi şirketler ve Dünya Bankası gibi kurumlar oldu.
Bu yıllar boyunca, akademik değil &ldquotaraflı&ldquo araştırmacılığının ve yazarlığının yanı sıra, George hareketle ilişkisini de hiç koparmadı: Greenpeace International&rsquoın ve Greenpeace Fransa&rsquonın yönetim kurullarında bulundu, toplumsal değişimi savunan radikal üniversite görevlilerinin oluşturduğu Ulusötesi Enstitü&rsquonün (Transnational Institute) yöneticiliğini yaptı, Üçüncü Dünya&rsquonın Batı bankalarına olan borçlarının silinmesi için mücadele eden Jübile 2000 kampanyasının önde gelen isimlerinden biri oldu, Le Monde Diplomatique gazetesine yazılarıyla katkıda bulundu. Bugün de Fransa&rsquonın en geniş tabanlı kampanyalarından biri olan neoliberalizm karşıtı Attac&rsquoın başkan yardımcılığını yürütüyor. Ve sadece yazar olmayıp aynı zamanda 30 yıllık yorulmaz bir kampanyacı olduğu için, bugün her zaman olduğundan daha umutlu:
Kaderciyseniz, kapitalizmin her şeye rağmen insanlığın ve çevrenin büyük kısmını ezip geçerek durdurulamaz bir güç gibi ilerlediğini söyleyebilirsiniz. Ama kırılgan, çatlakları olan bir sistem bu. Bize düşen, ellerimizde baltalarımızla o fay hatlarının üzerine gitmek. Bazen karamsar olduğum için eleştirildiğim oluyor ama, doğrusu, şimdilerde çok uzun zamandır olmadığım ölçüde iyimserim. Önümüzde şimdi gerçekten çok büyük fırsatlar olduğunu düşünüyorum.1
George&rsquoun niye umutlu olduğunu elinizdeki kitabın daha ikinci paragrafından anlamak mümkün:
Kendilerini bu hareketin içinde görenler birbirlerinden çok farklı olabilirler, fakat hepsini birleştiren şey, &ldquobaşka bir dünyanın mümkün&ldquo olduğu düşüncesi. Bu popüler slogan afişlerde, pankartlarda, tişörtlerde ve benim gibilerin miting konuşmalarının sonunda karşımıza çıkıyor, hatta Brezilyalılar, Brezilyalı olduklarını gösterircesine, bu sloganı bir sambaya dönüştürdüler: &ldquoUm otro mundo es possivel.&ldquo
&ldquo1960&rsquoların sonunda... Hareket&rsquoe katıldığımda, &rsquoABD Vietnam&rsquo dan Defol&rsquo derdik,&ldquo diyen George, bugün de &ldquokendilerini bu hareketin içinde görenler&ldquo arasında 30 Kasım 1999 günü Seattle&rsquoda dünya sahnesine çıkan hareketin bir unsuru, örgütleyicisi, konuşmacısı, yazarı. Geleceğe bu nedenle umutla ve iyimserlikle bakıyor, kitabını da 2004&rsquoün görmüş geçirmiş gözüyle değil 1968&rsquoin ilk gençlik heyecanıyla yazıyormuş gibi. Hareketi beslerken hareketten beslendiği için.
Yine aynı nedenle, en teknik, akademik açıdan en zorlu kitaplarını bile George her zaman &ldquoNe yapabiliriz?&ldquo sorusunu sorup cevaplamaya çalışarak bitiriyor, hareketle ilişkilendiriyor, direnenler için pratik öneriler üretmeye çalışıyor. Bu kitapta da, &ldquoBaşka Bir Dünya Çok Yakın... Eğer Herkesi Kapsayıp İttifaklar Kurarsak&ldquo bölümünde, &ldquoçok iyi fikirlerimiz ve mükemmel önerilerimiz olsa bile, hareketin dünyayı değiştirmeyi başarabilmesi için 1) üyelere, 2) örgütlenmeye ve 3) ittifaklara ihtiyacı var&ldquo dedikten sonra, bir toplantı düzenlerken katılımcı sayısını artırmak için nelere dikkat etmek gerektiğini anlatıyor! Üçüncü Dünya ülkelerinin borçları, açlık ve Dünya Bankası arasındaki karmaşık ilişki hakkında dünyada en ayrıntılı bilgiye sahip olanlardan biri, aynı zamanda belki de yirmi otuz kişinin katıldığı toplantıların düzenlenme pratiği ile ilgileniyor!
Susan George&rsquoun harekete bakışı, umudu, kapsayıcılığı, özellikle Türkiye&rsquodeki muhalif hareketler açısından çok çarpıcı. Veya en azından öyle olması gerekir. Şöyle ki, George, üyesi olduğu Attac önderliği ile birlikte, hareketin &ldquosağ&ldquo kanadında. &ldquoSağcı&ldquo olduğu anlamında değil elbet, hareketin içinde bir yeraltı nehri gibi akan &ldquoreform mu, devrim mi&ldquo tartışmasında reformdan yana olması anlamında. Londra&rsquoda &ldquoMarxism 2003&ldquo toplantılarında yaptığı konuşmada George &ldquoDevrimin çözüm olduğuna inanmıyorum,&ldquo diyordu, &ldquoçünkü devrimin yaratacağı felç ve karmaşa ortamında milyonlarca açın beslenebileceğine, milyonlarca yoksula yardım edilebileceğine inanmıyorum. Üretimin durup elektriklerin kesildiği, karanlığa gömülmüş bir dünyadan yeni bir toplum çıkabileceğine inanmıyorum.&ldquo Elinizdeki kitapta da, adeta Londra&rsquodaki konuşmasına devam edercesine, şöyle diyor:
Fakat bu durum, sermayenin gücü karşısında yumuşak başlı olunması gerektiği anlamına gelmiyor. Siyasi etkinliğin büyük oranda fırsatları değerlendirip küçük de olsa alanlar açmakla ilgili olduğu ve gerçek politikaların bu sayede büyük ölçekte hayata geçirebileceği anlamına geliyor. Bana göre &ldquoantikapitalizm&ldquo bu fırsatları değerlendirip eldeki tüm imkânlarla bu alanları yaratmaktır. Bundan ötesini şimdiden tahmin edemeyiz.
Bu reformcu yaklaşım, Türkiye&rsquode hâlâ 1980&rsquolerin karanlıklarında yaşayan, yenilgi havasının karamsarlığından, Stalinizmin bataklığından kurtulamayan ve dolayısıyla yepyeni bir kitlesel hareketler dönemine girdiğimizin farkına bile varamayan pek çok örgüt açısından George&rsquou mahkûm etmeye, karalamaya ve en önemlisi, onunla birlikte çalışmayı reddetmeye yeter de artar bile.
Oysa, aynı George bu kitapta şöyle diyor:
En çok karşılaşılan yanılsamalardan biri, &ldquoonların&ldquo, yani zengin ve güçlü olanların görüşlerimizi paylaşabileceklerine ve gerçekten de servetlerinden ve güçlerinden vazgeçebileceklerine inanılması. Buna inananların hayal güçlerindeki ahlâki yöne saygım var (&ldquokimse o kadar açgözlü olamaz, bir noktada herkes &rsquoyeter&rsquo diyeceği bir sınıra gelecektir&ldquo), ama böyle bir tahlili kabul etmem mümkün değil. Zaman zaman, bir tırmık ile bir parça toprağı saraylara ve iktidara tercih eden soylu Romalı general Cincinnatus gibilerinin çıkabileceğini kabul ediyorum, ama nadir rastlanan bir kişi yerine tüm bir sınıftan bahsediyorsak bu kesinlikle mümkün değil.
Veya, ... bunun da ötesinde, kapitalizmin son zamanlarda yaygın olarak kullanılan adıyla &ldquoçevresel sürdürülebilirlik&ldquole mantıksal ve kavramsal olarak uyuşmadığını iddia ediyorum. Ekonomik dünya görüşü ile ekolojik dünya görüşü, ister kabul edilsin ister edilmesin, ciddi bir savaş içindeler. Bu savaşın sonucu insanlığın geleceğini, hatta insanlığın bir geleceğinin olup olmayacağını belirleyecek.
Teorik yaklaşımı ve kullandığı terminoloji ne olursa olsun, George egemen sınıfların tartışma yoluyla servetlerini paylaşmaya, açları beslemeye ikna edilemeyeceğini, kapitalist bir düzende çevrenin imha edilmemesinin mantıken imkânsız olduğunu, farklı bir dünya istiyorsak bunun için mücadele etmemiz gerektiğini anlatıyor. Ve bu mücadelede kapsayıcı olmak, kampanyacı olmak, birlikte çalışmak gerektiğinde ısrar ediyor. Bunun somut olarak ne anlama geldiğini şöyle örnekliyor:
Somut bir örnek vereyim: Bu kitapta ayrıntısına giremeyeceğim tarihsel ve siyasal nedenlerden dolayı Fransa&rsquoda sivil amaçlarla nükleer enerji kullanımı bölücü bir konu olagelmiştir. Şahsen 1960&rsquolardan beri gerek sivil gerekse askeri amaçlarla nükleer enerji kullanımına karşıyım. Fakat Attac&rsquoın bu konuyla ilgili bir duruşunun olmamasını normal karşılıyorum, ne de olsa siyasi parti değiliz ve olmayı düşünmüyoruz.
Türkiye&rsquode parti ile kampanyanın farkını anlayamayan, her kampanyanın her konuda kendi parti çizgilerine getirilmesi için savaş veren ve böylece &ldquoaz olsun, ama benim gibi olsun&ldquo anlayışını hayata geçirerek kampanyaların ölüm fermanını imzalayan &ldquodevrimci&ldquolerin &ldquoreformcu&ldquo Susan George&rsquodan öğrenecekleri çok şey var. (Sosyal demokrat reformcularımızın ise, pek az istisnayla, ders bile öğrenemeyecek kadar gerçek dünyadan uzak ve habersiz olmaları Türkiye için daha da büyük bir bahtsızlık).
George, bir de, şiddet kullanmaya ve özellikle de hareketin şiddet kullanmasına karşı. Ama yine tutarlı, yine ilkeli bakın Irak&rsquota işgal ve direnişin sürdüğü günlerde yayımlanan bu kitapta ne diyor:
Aynı zamanda insanlara karşı şiddet kullanmanın hangi durumlarda meşru sayılacağını da iyi değerlendirmeliyiz. Yabancı bir gücün işgali altındaki bir ülkede her türlü mücadele aracı meşrudur. Sorunların çözümü için yasal yolların bulunmadığı totaliter bir devlete karşı da şiddet meşru olabilir, ama ille de doğru seçenek olduğu söylenemez.
Kısacası, Susan George antikapitalist hareketin özelliklerini anlayan ve yansıtan, birlik içinde çeşitliliğin önemini, kitlesel mücadelenin gereğini kavrayan, hareketin içinden biri, bizden biri. Aşağıdaki sözlerinden de anlaşıldığı gibi:
On sekizinci yüzyılın ortalarında Amerikalıların veya Fransızlarınkine benzer bir durumdayız... Yüzyılımızın daha olgun olup olmadığını bilmiyorum, şiddet içermeyen çözümler yaratabilecek miyiz, kan dökülmeden başarıya ulaşabilecek miyiz umarım öyle olur bilmiyorum ama biliyorum ki tarihin sonunda değiliz ve ulusötesi zorbalık bizi öldürmeden bizim onu öldürmemiz gerekiyor. Atalarımız gibi bizler de, tebaa olmaktan yurttaş olmaya, kurban olmaktan kendi kaderimizi belirleyen özneler olmaya doğru ilerlemeliyiz.
(Sunuş, Ulusötesi Zorbalık Bizi Öldürmeden..., s. 7-11)


Başka Bir Dünya Mümkün Eğer...
Axess Kart

T.Tutar
Toplam
1
5 TL
5 TL
2
2,53 TL
5,05 TL
3
1,68 TL
5,05 TL
4
1,26 TL
5,05 TL
5
1,01 TL
5,05 TL
6
0,84 TL
5,05 TL
7
0,72 TL
5,06 TL
8
0,63 TL
5,06 TL
9
0,56 TL
5,06 TL
Maximum Kart ile

T.Tutar
Toplam
1
5 TL
5 TL
2
2,5 TL
5 TL
3
1,67 TL
5 TL
4
1,25 TL
5 TL
5
1 TL
5 TL
6
0,83 TL
5 TL
7
0,71 TL
5 TL
8
0,62 TL
5 TL
9
0,56 TL
5 TL
Yapı Kredi World

T.Tutar
Toplam
1
5 TL
5 TL
2
2,59 TL
5,18 TL
3
1,72 TL
5,15 TL
4
1,3 TL
5,2 TL
5
1,04 TL
5,21 TL
6
0,86 TL
5,18 TL
7
0,75 TL
5,24 TL
8
0,66 TL
5,25 TL
9
0,58 TL
5,26 TL
VakıfBank World

T.Tutar
Toplam
1
5 TL
5 TL
2
2,59 TL
5,18 TL
3
1,71 TL
5,12 TL
4
1,3 TL
5,2 TL
5
1,04 TL
5,21 TL
6
0,86 TL
5,18 TL
7
0,75 TL
5,24 TL
8
0,66 TL
5,25 TL
9
0,58 TL
5,26 TL
Diğer Kredi Kartları : 5,00 Peşin(Tek Çekim)
Bu ürün için daha önce hiç yorum yapılmamış. İlk Yorum yapan ilk siz olun.
Copyright © Mekatronik Yazılım. Tüm Hakları Saklıdır...