Bir Yunan kolonisi olarak kurulan Byzantion, Bizans İmparatorluğu döneminde Konstantinopolis ve Osmanlılar döneminde de İstanbul adını aldı. Balkanlar&rsquodan Kuzey Afrika&rsquoya kadar bütün Doğu Akdeniz&rsquoi kaplayan iki büyük imparatorluğun başkenti olan kent, on altı yüzyıl boyunca onların görkemini yansıttı. Bu kitap, aynı yerleşim alanında, yüzyıllar boyunca şekillenen bu başkent uygarlığını sürekliliği içinde anlatıyor.
Byzantion&rsquola başlayan, Roma İmparatorluğu&rsquonun doğudaki yeni başkenti Konstantinopolis&rsquoin kurulmasıyla süren kitap, bu dönemin efsanelerle iç içe geçmiş muhteşem anıtlarını, Ayasofya Kilisesi&rsquone özel bir yer ayırarak tanıtıyor. Antik dünyanın çöküşünü ortaçağ Konstantionpolis&rsquoinin gelişimi izlerken, görkemli mozaiklerle süslü birçok kilise ve manastır, değerli tezhipli yazmalar ve bugün dünyanın çeşitli müzelerine dağılmış durumdaki değerli ikonalar yazarın anlatısına eşlik ediyor. Bizans sanatının son döneminde, aynı zamanda Rönesans&rsquoın ilk ışıklarına da tanıklık eden Hora Kilisesi&rsquonin (Kariye Camii) muhteşem mozaikleri çıkıveriyor karşımıza.
Stefanos Yerasimos daha sonra, ilk Osmanlı başkentleri olan Bursa ve Edirne&rsquodeki Arap, İran ve Türk sanatlarının bireşimine değiniyor. Bu bireşim, 1453&rsquote fethedilen ve Osmanlı İmparatorluğu&rsquonun başkenti olan İstanbul&rsquoda yeni bir boyuta sıçrayacaktır.
(İç Kapak)